"Home & Technologies dergisinde Eylül 2005 sayısında çıkan, Sinan Yüzaklı'nın yazdığı yazıdır ..."
Yıllar öncesinde aile büyüklerimize müzik keyfi yaşatan ve bazılarımızı müzikle tanıştıran makara teypler, pikaplar, hoparlörler, amfiler, kaset deck'lerin yerlerinde şimdi yeller esiyor. Bugüne kadar ancak bir eskicinin el arabasında, ya da antikacı dükkânlarında tek tük rastladığımız bu cihazlar, Teknik Saat’in açtığı yeni dükkânda bir arada bulunuyorlar. Üstelik bir müzede bile olmayacak çeşitlilikler, çalışır haldeler ve isterseniz satın alabiliyorsunuz da…
Kadıköy Belediyesi’nin Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma (ÇEKÜL) Vakfı ile ortak yürüttüğü ‘Kadıköy Tarihi Çarşı Canlandırma Projesi’ kapsamında yer alan Tellalzade Sokak ta’yız. Kadıköy Belediyesi bu proje ile çarşının yeni bir görünüme kavuşmasını hedefliyor. Tarihi binalar restore ediliyor, antikacılar, kitapçılar gibi sokağın mesken tutmuş dükkânları yenileniyor. O yüzden sokakta hummalı bir çalışma var. Bir TV dizisi yapım ekibi sokağın başında çekim ekipmanını kurmuş bile.
Paraleldeki Serasker Sokak’ta tüketici elektroniği mağazası bulunan Teknik Saat’in yeni açtığı dükkan da projenin ruhuna tastamam uyuyor. Dikkat edin mağaza demiyorum. Çünkü daha çok bir antikacıya veya bir müzeye giriyor hissine kapılıyorsunuz. Teknik Saat’in sahibi Mehmet Kocaşallı, bu dükkânda bir araya getirdiği ürünlerin çoğunu 27 yılda toplamış. Bugüne kadar mağazasının deposunda duran cihazları değerlendirmek için bir anlamda Tellalzade sokağının restorasyonu ön ayak olmuş. Mehmet Bey dükkânın amacını şöyle özetliyor: “Amacım eskileri unutturmamak, nereden geldiğimizi hatırlatmak. Bu cihazları 27 yıldır koruyarak bu günlere geldim. Cihazları depoda durmalarındansa burada değerlendirmek, insanlara tanıtmak istedim. Gelenlerin kiminin bu cihazlardan biriyle hatırası vardır, satmıştır zamanında veya alamamıştır veya babasında vardır. O cihaza ulaşamamıştır belki. Anılarını tazelesin, gelsin otursun muhabbet etsin, dinlesin. Çok istiyorsa satın alsın. Veya elinden çıkarmak istediği, ancak gidip bitpazarında, eskicide ziyan etmekten çekindiği cihazı getirsin, biz alalım. Buranın açılma mantığı bu.”
Teknik Saat’in ‘antika’ elektronik cihazlar dükkânı uzunlamasına bir giriş, bir asma kat ve alt kattan oluşuyor. Cihazlar tüm duvarları kaplamış. Mehmet Bey’in söylediğine göre depoda daha cihaz bulunsa da dükkânda yer kalmadığı için buraya getirememiş, seçilen ürünler konulmuş. Mehmet Bey’e, kendi birikimi olan cihazlar dışındakileri nasıl topladığını sorduğumda şu cevabı veriyor : “Şimdi şu koskoca cihazları bitpazarına götürsen senden hurda fiyatına alıyorlar. Kimse uğraşamadığı için de satıyor, gidiyor. Çünkü artık gözden çıkarmış onu. Ben cihazın değeri neyse onu söylüyorum. Değeri varsa tabi, değeri yoksa da hiç olmazsa boşu boşuna ona ümit bağlamasın. Burada en azından bir değer kazanıyor. Cihazı elden geçirdikten sonra da haliyle daha yüksek fiyata satıyorum. Normal haline getirmek için çok emek veriyorum ve dört dörtlük oluyor. Adamın kendisi uğraşsa haftalar sürer. Belki hiç yapamaz.”
Bu cihazlara nasıl değer biçildiğini, hangi ölçütlere bakıldığını anlatmadan önce Mehmet Bey genelde yanlış anlaşılan konuyu şu örnekle açıklıyor: “Bazen şöyle oluyor. Teknik Saat mağazamızın vitrininde klasik Pioneer’lerimiz var. Yepyeni gözüküyorlar, kaliteli cihazlar. Birisi geliyor, fiyat soruyor. Söylüyoruz. ‘Aaaa o zaman benim evdeki eski cihazım para eder’ diyor. Cihazın ne olduğunu sorunca eski TV’si veya müzik setinden bahsettiğini anlıyoruz. Eskiyi klasikle karıştırıyorlar. Çalışmıyor ki cihaz. Öyle kenarda duruyor veya hiçbir özelliği yok. 20–30 yıllık deyince tabii o yıla göre değerli sanıyor. Oysa aynı yaştakilerin bile birbiriyle fiyatı fark ediyor. Bir markanın aynı model amfilerinin siyah kadranlısı değerli değildir örneğin. Bulunduğu duruma, bakımına göre nüanslar var. Çıkışları değişmiş, onarım görmüşlerin değeri iyice düşüktür mesela… Bunun da kendine göre ekspertizi var. Fakat bunları müşteriye anlatmak zor. Dolayısıyla gerçekten değerli bir cihaz ise alırız. Temiz, kaliteli para edecek, değerli olan cihazlar da var. Almasak bile konsinye koyarız, satarız. En azından sergileriz.”
Bu tip cihazların bir piyasası olup olmadığını sorduğumda Mehmet Bey biraz da anılara dalıyor: “Bunların piyasası kalmadı, bitpazarına düştüler. Eskici neredeyse üstüne para isteyecek evden almak için. Yazık ki bu cihazların hepsi zamanında bir servetti. Şimdiki fiyatlar onlarınkine göre çok ucuz ve ulaşılabilir. Düşünün kredi kartını çıkarıp alabiliyor insanlar. Eskiden öyle kolay alamazdık. Garfield gibi camlara yapışırdık seneler önce. Bu sadece Türkiye için geçerli değildi. Ben Almanya’da çalıştım. Hatırlıyorum, Grundig TK-146 vardı, yenisi TK-147 çıkmış diye duyduk. Beş kişi işten izin alır trene biner o cihazı görmeye 30 km yol giderdik. İçeri girip sormaya cesaret edemezdik. Belki de en az 3000 Mark ‘ tı fiyatı. O zaman için alım gücü yoktu. Alsan bile tek başına çalışmaz ki set kuracaksın. Şimdi o TK-147’den depomuzda duruyor. Nereden nereye geldik. Eskici arabalarında görüyorum içim sızlıyor. Alsam ne yapacağım? İnsanın aklı çeliniyor, sonra yine atacak yer aranıyor.”
Bir cihazı orijinal haline getirmek zor ve zahmetli bir iş olsa gerek. Bunu nasıl başarıyorlar? “Bende bazı cihazların en az 5–6 tane hurdası var. Onlardan yedek parça kullanıyorum. Baktığınız zaman bunu adam üçe aldı beşe satıyor gibi görünüyor. Öyle değil hâlbuki.” Bu noktada tamirat konusu açılıyor. Mesela elinizde eski bir pikap var, Teknik Saat’e götürdüğünüzde tamir ediyorlar mı? “Elimizde imkân varsa onarım yapıyoruz. Fakat pikap çok zahmetli bir iş. Mekanik olduğu için daha kolay gibi görünüyor ama değil. İyi pikabın onarımı çok zor. Hele Dual gibi markaların… Bir ayarı kaçtı mı gitti. Kol yavaş iner, hızlı iner, iğne içeri konar, düğmesi tutmaz. Bitmez yani. O yüzden çok zor. Bir de bazıları için plağın dönmesi çalışıyor demek. Ayar yapıp geri verdiğinde ‘zaten çalışıyordu. Ne yapmışsınız ki’ diyebiliyorlar. İki gün uğraşmışsın ama para da isteyemezsin. Ne fiyat vereceksin ki? Fakat amfi ve teyp konusunda iddialıyız. Hoparlör tamiri de yapıyoruz. İyi bir tamircim ve orijinal parçalarımız var. Aslında tamirci gibi lanse edilmek istemiyoruz. En azından insanları yönlendirmek istiyoruz. Mesela hoparlör tamirini sürücüleri söküp getirmeleri şartıyla kabul ediyorum. Yoksa bazen hoparlör bırakanlar oluyor. Sonra uğramıyorlar, elimizde kalıyor. Yerimiz kısıtlı, öyle bekliyorlar. Meraklı olan zaten sürücüyü sökebiliyor. Tabii bunu eski model hoparlörler için söylüyorum yanlış anlaşılmasın. Bunun yanında daha yeni tarihli ikinci el ürünleri de sergileyip satıyoruz. Burada da yine kaliteli cihazları tercih ediyoruz.”
Nadir bulunan ürünler olsa da yine de iyi performans için bu cihazların iyi bir eşleşme ile sistem oluşturmaları şart. Bu eşleştirmeyi nasıl yaptıklarını sorduğumda cevabı Mehmet Bey2in, bu dükkân ile ilgilenen oğlu Mete Kocaşallı veriyor: “Hem biz yapıyoruz, hem de biraz müşteriye kalıyor. Bana bir takım ver dediyse birbiriyle uyumlu modelleri veriyoruz. Bazıları bilmeden geliyor, ilgileniyor. Ona en uygun bütçede, uygun kalitede sistemleri tanıtıyoruz. Kiminin marka merakı var. Nakamichi veya Denon istiyor. Yardımcı olmaya çalışıyoruz.”
Şimdilerde müzikseverler arasında yeniden alevlenen plak aşkından bahsettiğimde Mehmet Bey bir pikaba plak yerleştiriyor ve başlıyor anlatmaya : “Analogu destekleyen Hi-Fi meraklıları CD’deki sesi beğenmezler. O açıdan baktığımızda en iyi CD çalar pikaba en yakın ses verendir diyebiliriz. İyi bir pikap/amfi/hoparlör setinin verebileceği ses için kuracağın dijital sistemin fiyatı kat kat fazla olacaktır. O yüzden yurtdışında plak aslında tamamen bitmemiştir. Çoğu albümün plağı da satılıyor. Ayrıca pikapta olaya hükmetmek var. Sadece müzik çalmak değil, ona sahip olma dürtüsü öne çıkıyor.” Evet, aslında pikap daha etkileşimli bir olay. Plağı yerleştirmek, iğneyi oturtmak sanki bir ritüel gibi. Dijital dünyada cihazlar elimize kumandayı tutuşturup bizi daha mesafeli yaklaşmaya yöneltiyorlar. Belki sadece bu hisleri yeniden tatmak, o dünyaya yeniden ayak basmak için Teknik Saat’in dükkânında uğramakta fayda var. Kim bilir aklınıza hangi anılar düşecek?