"Home & Technology dergisinin Ağustos 2003 tarihli sayısında yayınlanan söyleşidir."

Ev elektroniğindeki gelişmelerin piyasaya nasıl yansıdığını öğrenmenin en iyi yolu her gün tüketici ile yüzyüze gelen mağzaları ziyaret etmek ve yekilileri ile konuşmak.Fırsat buldukça bu tip ziyaretleri yenilemeye çalışıyoruz. Bu ay Kadıköy’deki Teknik Saat’e uğradık ve bu konuda yılların tecrübe ve bilgisine sahip Mehmet Kocaşallı ile gündemdeki konuları irdeledik.

Teknik Saat’i marka ve ürün çeşitliliği ile tanıyoruz.Son dönemde envanterinizekattığınız yeni markalar oldumu?

Birkaç aydır İngiliz Wharfadele hopalörlerini de müşteriye sunuyoruz.Bu markanın özellikle ev sinema sistemlerinin fiyatları tüketiciyeoldukça uygun.ğer yeni markalarımız arasında Denox ve Eltax hopalörler var. Bu markaların da ürünleri ortalam ev sineme uygulamaları için yeterli. İstediğimiz model çeşitliğine de sahipler.Ayrıca Mission, Quadral ve Dali hoparlörlerine de ağırlık veriyoruz.Hemfiyat hem de özellik açısından tatmin edici ürünler.

Bunların yanında ürün grubu olarak plazma da aldı başını gidiyor.Önde gelenf üretilerin yanında ismi duyulmadık markalar da bu işe el atmaya başladılar. Teknik Saat olarak Hyundai,Samsung, ve Lg markalarının plazma modellerini mağzamızda sergiliyoruz.

Ortalama fiyat ve özellikli ürünlerden ağırlıklı olarak bahsettiniz.Tüketicide böyle biryönelim var mı?Genelde yüksek özellikli ürünlere özenilir.

Tüketicilerin bir bölümü bu konuda yanılgıya düşüyor. Çok pahalı ve çok güçlü sistemler ile maksimum sonucu alacağını düşünüyor. Fakat önemli olan sistemi kullanacağınız uygulama ve mekan.Mekanınız müsaitse sorun yok. Ancak ülkemizde çoğunluğun ortalamabir apartman dairesinde ikamet ettiğini göz önünealırsak bu yanılgının nelere mal olduğunu anlayabiliriz.Düşünün çok güçlü bir sistemalmışsınız ve keyfini sürmek için karşısına kurulmuşsunuz. Film ve müzikte ses bir anda yükseliyor. Ya hanım ya da komşu yetişiyor “Ne oluyor?" diye. Krallığınız kısa sürüyor. Sesi kısacaksanız o zaman neden masrafa girip , bir de stres olacaksınız? Sonuçta keyif önemli . Günün veya haftanın yorgunluğunu atacakken, önünüzdeufuk açılacakken , müzik keyfi yaşayacakken hevesiniz kırılıyor. Sonuçta damüzikten zevk almayan kuşaklar yetişiyor.

Bu yüzden, tüketici ile iletişime her zaman önem veriyoruz.Mağzamıza gelen tüketiciye önçe bütçesini ve kullanacağı uygulama ile alanı soruyoruz. Sesi ne kadar açabileceğini, ne cihaz bağlayacağını öğreniyoruz. Ondan sonra zaten kendisine uygun ürüne yöneliyor. Bunun yanında uygun kampanyalar ve taksit seçenekleri sunarak yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Ayrıca takas kolaylığı da sağlıyorsunuz.Bu çalışma ne durumda?

Takasın piyasayı rahatlattığına inanıyoruz ve mümkün olduğunca cihazlara tam değerini vermeyeçalışıyoruz. Tüketici elindeki cihazı ikinci el sattığında neredeyse hurda fiyatına veriyor ve çok zarar ediyor. En azından satacak veya takas yapacak tüketiciler küçük bir araştırma yaparak cihazların gerçek değerini öğrenebilirler. Birkaç yerden fiyat aldıktan sonra cihazın rayiçdeğeri ortaya çıkar. Kaldı ki gün geçtikçe fiyatlar düşüyor. Herhalde birkaç yıl sonra cihazlar Avrupadaki gibi kapı önüne konacak çünkü değeri kalmayacak. Elinizde tutmanın anlamı yok. Cihaz iyiyse zaten her zaman idare edecektir. Bu durum belki tüketiciyi satın alma öncesi araştırma yapmaya yöneltir, yatırımını ona göre yapar. İyi tarafı bu olabilir.

Ev elektroniğinde ağırlık ev sinemasına kaymış durumda. Yine de bu kavramın ülkemizde yerleştiğini söyleyemeyiz. Tüketici ile yüzyüze konumda olduğunuza göre sizce bu sıkıntının nedeni ne?

Her ne kadar ev sineması yaygınlaşıyor diyorsak da ülkemizde tanımı tam olarak yapılmış değil. Örneğin;son yıllarda büyük alışveriş merkezlerinde de ev elektroniği ürünlerine yer ayırmayabaşlandı. Buralarda küçük, bilgisayar ile kullanılmak için DolbyDigital sistemler de yer alıyor. İnanılmaz ucuz. Tüketici de bilgisi yoksa bunlara yöneliyor. Ürünü satın alıp salonuna kuruyor. Yetersiz geliyor tabii. Çok geçmeden şikayet etmeye başlıyor. Bu gibi yerlerde satıcı tabiî ki malını satacak. Zaten o yoğunlukta doğru dürüst de ilgilenemiyor.

Tüketicinin nerede kullanacağını bilmezse nasıl yönlendirsin?Tüketicide gündemden geri kalmamak istiyor. Vcd li prolojik cihazları "surround" diyesatın alıyor. Geçenlerdeböyle bit tüketici bize uğradı. “Bende surround var , sizdeki modeller ne kadar diye sordu. Ortalam bir Dolby Digital ev sinema sisteminin fiyatını söyleyince inanamadı. Bu kişiylene diyalog kurabilirsiniz? Nasıl anlatabilirsiniz?

Aynı şey eski teknoloji modeller için de geçerli. Tüketici ürünün özelliklerine bakmıyor, fiyata aldanıyor. Birkaç ay kullandıktan sonra cihaz yetersiz kalınca veya konu komşuda gelişmiş modelleri görünce gerçeği anlıyor. Artık bir modelle yenisi arasında uçurum var. Sonra bize gelip sorduğunda yeni modellerin fiyatları ona yüksek geliyor.

Burada VCD ‘ nin geçerli ev sinema formatı olarak diretilmesinin de payı var tabii. Maliyeti veya kolay ulaşılır olmasına adlanılıyor ve sonuç ortada.

Bu, deminki cihaz örneklerinde olduğu gibi kişisel tercih meselesi olarak görünse de ortada bir yönlendirmenin bulunduğu açık. Çeşitli kesimlerde yapılan kampanyalar, avantajlı fiyatlar ile tüketicileri VCD formatına yönlendiriyorlar. Dünya geneline baktığımızda ev sineması formatının DVD olduğunu görüyoruz.Sunduğu görüntü ve ses kalitesi ile özellikleri karşısında bunun tersiniiddia etmek mümkün değil. Amerika, Almanya, İngiltere gibi ülkelere baktığımızda veya internetteki alışveriş sitelerini dolaştığınızda VCD'ye rastlamıyorsunuz bile. Oysa ülkemizde VCD, alım gücü de bahane edilerek, özellikle tegahlarda yoğun ilgiyle karşılanıyor. Tüketici VCD alıp filmi bir kere izliyor. Filmi yapanların uğraşıp yaptığı görsel ve işitsel efektlerin farkına bile varmıyor. Arşiv de yapmıyor. Diski çöpe atıyor. Bazen diskten film bile çıkmıyor. Tasarruf ettiğini sanıyor ama israf ettiğinin farkında değil. Halbuki başlangıç seviyesi bir ev sinema sistemi alsa ve DVD kiralayıp izlese neredeyse aynı parayı verecek. Dilerse de beğendiği filmin DVD’ sini alıp arşivine koyar.